8 Şubat 2008 Cuma

KEDİLERDE LÖSEMİ


Feline leukemia hastalığı, feline leukemia virüsünün (FeLV) yolaçtığı kanser benzeri hastalıktır. FeLV virüsünün oluşturduğu lösemi hastalığının diğer lösemi (kan kanseri) hastalıklarından farklı yanı sinsi bir şekilde vücutta saklanması ve hasta FeLV virüsü ile enfekte olduktan aylar hatta yıllar sonra hastalığın belirtilerinin ortaya çıkabilmesidir. FeLV kedilerde ağır bir hastalık tablosuyla seyreden ölümcül bir hastalıktır.
Hastalığı oluşturan virus retrovirus ailesindendir, kedilerde immun yetmezlik virüsü (FIV – Feline İmmunodefiency virus) ve insanlarda immun yetmezlik virüslerininde bu aileye mensub olmasından dolayı önemlidir. (HIV- Human İmmunodeficiency virus AIDS). FeLV ve FIV hastalıklarının kedilerden insanlara bulaştığını kanıtlayan herhangi bir bulgu yoktur.
Feline Leukemia Nasıl Bulaşır?
Büyük oranda bulaşma enfekte(virusu taşıyan) kedilerin salyalarından olmaktadır. Kediler arasındaki burun buruna kurulan kontak sırasında hastalığın bulaşması mümkündür. Enfekte kedilerin yiyecekleri, yemek kapları, ve eşyalarıda bu virusu taşıyor olabilir.
Isırma diğer önemli bir bulaşma yoludur. Erkek kedilerin dişiler için yaptıkları kavgalarda FeLV sıklıkla ısırma yoluyla bulaşabilmektedir.
Bir diğer bulaşma yoluda hasta kedilerin dışkıları, idrarları ve gözyaşlarıdır, tüm bu ifrazatla bulaşan eşyalarda hastalığın yayılmasında rol oynar.
FeLV Vücutta Hangi Hastalıklara Yol Açabilir?
İmmun yetmezlik
Anemi
İmmun kaynaklı hastalıklar
Üreme problemleri
Mide- barsak hastalıkları
Sinir sistemi hastalıkları
Kan hücreleri hastalıkları
Feline Leukemi nasıl Önlenir?
Aşılama: Feline leukemi hastalığına karşı piyasada pek çok aşı bulunmaktadır. Bu aşılar hastalığa karşı bağışıklık sağlamaktadırlar. Aşılar içlerinde inaktive edilmiş (öldürülmüş) virüsleri veya onların genetik parçalarını taşımaktadırlar. Tüm aşılarda olduğu gibi vücuda verilen bu yabancı maddeye karşı kedilerde de karşıt proteinler oluşturulmakta ve böylece bağışıklık kazanılmış olmaktadır. Aşı her yıl tekrarlanarak kedinin hastalığa karşı bağışıklığı devam ettirilmiş olur.

Etiketler: , , ,

PETLERDE SALDIRGANLIK (AGRESYON)

Petlerin kendilerine zarar veren, sınırlayan veya baskı altına alan diğer organizmalara karşı gösterdikleri; savunma (defansif), saldırı (ofansif) veya zarar verici-yırtıcı amaç taşıyan davranışların bütününe agresyon ( saldırganlık) denir.

Ofansif agresyon; Provoke edilmeden diğer canlılar üzerinde baskı kurmak ve kazanç elde etmek amacıyla sergilenen saldırganlık biçimidir, basit olarak sergilenen saldırganlığın biçimine göre baskın (dominans) saldırganlık , erkekler arası saldırganlık ve dişiler arası saldırganlık olarak üç gruba ayrılır

Defansif agresyon; Hedef canlıyı uyarmak ve göz dağı vermek amacıyla gösterilen savunmacı saldırganlık biçimidir. Korku kaynaklı, bölgesel savunma nedenli, koruyucu amaçlı (yemek-oyuncak), irritasyon kaynaklı (ağrı-isteğinin yerine gelmemesi) ve yavru koruma içgüdüsü kaynaklı agresyon olarak sınıflandırılabilir.

Patofizyolojisinde ; belirgin açık bir patofizyolojik açıklama yapmak oldukça güçtür ancak merkezi sinir sistemindeki biyokimyasal anormalliklerin agresyona yol açabileceği bildirilmektedir.
Saldırganlığa tüm ırk, yaş ve cinsiyetteki hayvanlarda rastlanılabilir. Saldırgan özellik gösterme eğilimindeki ırklar ; Cocker spaniel'ler, springer spaniel'ler, German shepherd'lar Pit bull'lardır. Dominant agresyona bağlı ofansif agresyonun en sık görüldüğü yaşlar 1-2 yaşlar arasıdır.Kısırlaştırılmamış erkek köpeklerde agresyona daha sık rastlanılmaktadır.

saldırgan davranışın ifadesi duruştaki atak görüntü, hırlama, dişlerin gösterme, havlama ve fiili saldırı olarak ortaya çıkmaktadır. Hastalığın geçmişi araştırılırken sorulacak sorulardan en önemlileri ; Saldırganlık ilk ne kadar süre önce görüldü? hangi sıklıkla saldırganlık sergilenmekte? Sorularıdır.

Saldırganlığın ne tür saldırganlık olduğunu saptanmasında kullanılan bir yöntem, petle karşı karşıya geçip avuç içinin hızla hastaya doğru hareket ettirilmesidir, dominant agresyon sergileyen bir köpekte bu harekete verilen karşılık havlama ve ani bir atak şeklinde olurken, defansif agresyon sergileyen köpekte, kuyruðunu bacaklar arasýna kýstýrma, kulaklarýný geriye yönlendirme ve köpeğe gösterilen avuç içinin bir kaç kez daha hýzla hareket ettirilmesiyle nihayet köpeğin vermiþ olduğu atak, havlama, hırlama tepkileridir.

Saldırganlığın Nedenleri ; Saldırganlık normal davranışın bir parçası olabildiği gibi ırk, yaş, cinsiyet, içinde bulunulan sosyal duruma göre ortaya çıkmaktadır. Hastada oluşan erken sosyalizasyon bozuklukları saldırganlığa yol açabilir.

Teşhis ; Ayırıcı Tanı ; Saldırganlığın davranış bozukluğundan mı? patolojik bir bozukluk sonucu mu oluştuğunun tespit edilmesi çok önemlidir. Saldırgan davranışlara yol açan hastalıklar tiroid hormonu bozuklukları, vücuda ağrı ve rahatsızlık veren yara, paraziter invazyonlar gibi hastalıklar, kimi durumlarda serebral neoplaziler ve kuduz hastalığıdır. Davranış bozukluğuna bağlı saldırganlığın var olup olmadığının anlaşılmasında daha önce yukarıda sayılan hastalıklara yönelik endokrin kan testlerinin yapılması ve beyin tümörlerine karşı görüntüleme araçlarından yararlanılması gerekmektedir.

Yapılabilecekler
1-Çevresel önlemler ; insanların yaralanmasını önleyici tedbirler; kapı-duvar gibi bariyerler. Isırmayı önlemek için ağızlık.
2-Davranış değişimi Eğitimi: 1.adım: hastaya olan ilgi maksimum düzeye çıkarılarak 2 hafta boyunca hasta gözlemlenir bu süre içerisinde agresyona neden olan durumlar bir liste halinde yazılır ilerleyen süre içerisinde agresyona yol açan durumun ortaya çıkmasından kaçınılır.Davranış değişimi, 2.adım: hasta üzerinde sahibinin hakimiyetini yeniden tesis edici uygulamalar yapılır, hastaya otur kalk komutları öğretilir ve yürüyüşe gitmeden önce veya yemeğini vermeden hemen önce tekrarlanıp yaptırılarak bunlara uyması sağlanır.Davranış değişimi, 3.adım: daha önce agresyona neden olan durum tekrar yaratılarak bu arada otur yat komutlarına hastadan uyması istenir.
3-Cerrahi girişim: Kısırlaştırma operasyonu.
4-İlaçla tedavi: Hekimin uygun gördüğü ve doze edeceği antidepressantlar kullanılabilir.

GIDA ALERJİSİ


Kedi ve Köpeklerde besine bağlı olarak gelişen, mevsimsel olmayan, her ırk ve yaşta karşılaşılabilen, aşırı kaşıntıyla karakterize alerjik deri reaksiyonlarıdır. Besin hipersensivitesi veya besin intoleransı olarakta adlandırılabilen hastalığın oluşum mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır, ancak erken tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarının tip1 gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonlarının tip3 ve tip4 olduğu bilinmektedir.


Diğer önemli bir konuda tüm deri hastalıklarının sadece %5'i, ve alerjik deri hastalıklarınında %10-15'i besine bağlı alerjik deri hastalığıdır. Bu bilgiler ışığında besine bağlı dermatolojik hipersensivite vakalarının insidensinin az olduğu ve tüm alerjik deri olaylarının besine bağlanmaması gerektiği unutulmamalıdır.

Ülkemizde köpeklerde özellikle Golden Retriewer ırkı köpeklerde görülen ve çoğunlukla tavuk etine bağlanan alerjilerin altında çevresel alerjenlerin rol oynayıp oynamadığı yapılacak testlerle mutlaka kontrol edilmelidir.


Kaşıntı besin alerjilerinde en çok görülen semptomdur, vücudun hemen her bölgesine yayılmış durumdadır, deri üzerinde eritremler, plaklar, püstüller, kabuklanmalar ve ileri durumlarda otomutilasyona bağlı alopesik alanlar, ürtiker ve anjio-ödemler görülebilir. Deri kızarmış ve sağlıksız bir görünüm almıştır. Besin alerjilerinin, diğer alerjik deri hastalıklarından önemli bir farkı, bu tür alerji gösteren hastalarda derideki semptomların başlamasından hemen önce gastrointestinal bozukluklar (diyare, kusma) izlenebilmektedir.


Teşhis ve Ayırıcı tanı : Besin alerjilerinin ayırıcı tanısında; 1-Pire ısırığı alerjisi, 2- Atopi, 3-Demodeks ve sarkoptes uyuzları 4-İlaç reaksiyonları bulunur. Teşhis amacıyla yapılacak idrar, kan sayımı ve biyokimyasal testler yeterli bilgi sağlamazlar, teşhisde yapılacak en iyi uygulama " Eliminasyon diyeti " dir. Alerji gösterilen suplementin ortaya çıkarılmasına yönelik bu diyette gıda içerisinde yer alan maddeler birer birer çıkarılarak hastada alerjiye neden olan gıda maddesi saptanmaya çalışılır.

7 Şubat 2008 Perşembe

KEDİ VE KÖPEKLERDE DIŞ PARAZİTLER


Kedi ve Köpeklerde en çok görülen dış parazitler pire ve kenelerdir. Bu parazitler üzerinde yaşadıkları canlıyı beslenmek ve çoğalmak amacıyla kullanırlar. Dış parazitler üzerinde yaşadığı konaktan beslenmek amacıyla kan emerken bir takım deri reaksiyonlarına sebep olurlar işte bu reaksiyonların genel adı ektoparaziter dermatitis (deri yangısı)dir.

Ektoparaziter dermatitis kedi ve köpeklerde pire ve kenelerin neden olduğu dermatitislerin genel adıdır. Konakçı olduğu canlının kanını emerek beslenen bu parazitler hipersensivite ve kan kaybı anemisine neden olabilmekte ayrıca kene enfestasyonlarında, paraliz ve toksikasyon durumlarıyla karşılaşılabilmektedir.
Ektoparaziter dermatitisler adı altında pirelerin neden olduğu Pire ısırığı alerjisi ve kenelerin neden olduğu deri sistemi hasarları sayılabilir bu hasarların yanında parazit, mantar, bakteri ve virüsleri bulaştırarakta konaklarına zarar verirler.
Etkenler : Kedi ve köpeklerdeki keneler Ixodidae ailesine ait kenelerdir, bunlar; yumurta, larva, nimf ve erişkin olmak üzere dört dönem geçirirler, sert keratinize kabukla çevrilidirler, yetişkin dişi kenelerin yumurtlamadan önce kendi ağırlıklarının 100 katına çıkacak kadar beslenmeye ihtiyaçları vardır.
Kedi ve Köpeklerde bulunan pirelerden Ctenocephalides felis en çok rastlanılanıdır, C.canis ve Pulex irritans'a daha az raslanmaktadır. Yaşam çemberlerini tamamlamak için sıcak ve nemli ortamlara ihtiyaç duyarlar yumurta, larva, pupa ve yetişkin olmak üzere dört dönem geçiren pirelerin erişkinleri çok uzun mesafelere zıplayabilmekte ve yaşam çemberlerini 3 haftada tamamlayarak yaşam alanlarına binlerce yumurta dökmektedirler.

Belirtileri ve Patofizyoloji : Keneler sayı olarak çok fazla olduklarında kan kaybı anemisine yol açabilirler; ağrısız ısırıklarıyla lokal enfeksiyon riskine ve hasara yol açarlar; salyalarında taşıdıkları nörotoksinlerle metabolik etkiye, paralize neden olabilirler; diğer enfeksiyon etkenlerinin, parazitlerin ve virüslerin bulaşmasına neden olurlar.
Pireler pire ısırığı alerjisi; pire salyasında bulunan histamin benzeri komponentlerin kedi ve köpeklerde meydana getirdiği alerjik belirtilerdir. Kedi ve köpeklerde caudal dorso-lumbar bölgede milier dermatitis, kabuklanma, kepeklenme, kaşıntı, alopesi meydana getirir, lezyonlar kafa, boyun ve inguinal bölgede de görülebilir, köpeklerde papullere daha çok rastlanılır ayrıca köpeklerde hiperpigmentasyonda olabilir.

Ayırıcı Tanı, Teşhis ve Tedavi : Kenelerin hasta üzerinde görülmesi oldukça kolaydır, ancak pireler için az sayıda olduklarında aynı şey söz konusu değildir, bu nedenle pireler için " ıslak mendil" yöntemi denilen yöntemle tespit edilir. Hayvanın yanına koyulacak ıslak bir kağıt havlu yada mendil üzerinde hayvan tarandığında kırmızı-kahve lekeler oluşuyorsa test pozitifdir, bu lekelerin nedeni pirelerin emdikleri kandan aldıkları boya maddelerini dışkılarıyla dışarı atmalarıdır. Pire enfestasyonlarının ayırıcı tanısında; besin alerjisi, atopi, sarkoptes uyuzu, cheyletiellosis ve keratinizasyon bozuklukları bulunmaktadır.
Kene ve pire tedavisi amacıyla piyasada, pek çok farklı etken madde içeren preparatlar bulunmaktadır. Bu preparatlar küratif amaçla kullanılabileceği gibi preventif olarakta kullanılırlar.

Etiketler: , , , ,

KÖPEKLERDE KATARAKT



Lenste meydana gelen bulanıklaşma ve opak görüntüye genel anlamıyla katarakt adı verilir. Basit olarak patofizyolojisinde lens proteinlerinin birbirlerine bağlanmaları ve lense opak bir görünüm kazandırmalarıyla oluşur, bu duruma yol açan etkenler, yaşlılık, genetik bozukluklar, beslenme yetersizliği, sineşiler, radyasyon, yüksek kan glukoz seviyesi, hipokalsemi, toksinler...vb sebeplerdir.

Köpeklerde hastalığa, kedilere göre çok daha fazla rastlanılmaktadır, bir çok ırkta katarakt baskın herediter özellik göstermektedir, kedilerde doğmasal olarak hastalığa rastlanırken, köpeklerde doğmasal ve sonradan oluşan, özellikle yaşlılıkla birlikte ortaya çıkmaktadır. Bozukluğun ortaya çıkmasında cinsiyetin önemi yoktur her iki cinsiyette de görülmektedir.
Özellikle köpeklerde hastalık ilerleyerek görme bozukluğuna hatta körlüğe yol açabilmektedir, körlüğe yol açabilen bu durumun en çok görüldüğü köpek ırkları; minyatür poodl'lar, Amerikan cocker'lar ve cocker spaniel'lerdir. Bunun dışında golden retriever'larda, Boston terrierlerde, Siberian huskie'lerde de hastalığa sıkça rastlanabilir. En çok etkilenen kedi ırkları ise Persian'lar, Birmanya kedileri ve Himalaya kedileridir.

Belirtileri : Hastalığın tek gözde ortaya çıkması %30 oranından daha az olmaktadır, yapılan çalışmalara göre her iki gözde birden bozukluğa rastlanılması %60 oranında olmaktadır. Fiziksel muayene bulguları olarak; lenste opasifikasyon, lens içerisinde ufak kristaller, lensin sıvı materyalinin lensden dışarı sızması, sineşi ve uveitis görülebilir. Tapetum tabakasının reflektörle muayenesinde tapetum tabakasında gri veya siyah bir bölge görülmeside tipik bir bulgudur (bu durumun ortaya çıkış nedeni lensdeki bulanıklığın ışığı tapetum tabakasına geçirmemesi ve izdüşümünün siyah bir alan olarak görülmesidir).

Nedenleri : 1-Kalıtsal olarak hastalık ortaya çıkabilir 2-Diabetes mellitus (Şeker Hastalığı) 3-Kendiliğinden yaşa bağlı olarak 4- Toksik dialdehitlere cevap olarak retinal dejenerasyon sonucu 5-Uveitis ve sineşi 6-Beslenme 7-Hipokalsemi 8-Radyasyon ve elektrik şoku.

Hastalığın ayırıcı tanısında lentiküler sklerozis ve uveitis bulunmaktadır. Kan ve idrar biyokimyasal testleri hastalığa neden olan metabolik sebepleri ortaya çıkarmak için kullanılır (diabetus mellitus, hipokalsemi).

Tedavi : Köpeklerde ilerlemiş katarakt olgularında cerrahi müdahale endikedir, hasta 48 saat süresince hospitalize edilir. Katarakt vakalarının tedavisinde kullanılan spesifik bir ilaç bulunmamaktadır, Kortikosteroid uygulamaları uveitis oluşumunun engellenmesi amacıyla kullanılmaktadır.

KEDİ VE KÖPEKLERDE DERİ MANTARI



Dermatofitozis : Kedi ve köpeklerde derinin superficial tabakaları
nın etkilendiği mantar enfeksiyonlarıdır.
Hastalığın kedi ve köpeklerde en çok rastlanan etkeni Microsporium canis'dir (kedilerde %98, köpeklerde %70), M.canis'den sonra sırayı M.gypseum ve Trichophton mentagrophydes almaktadır. Etkenlerin inkübasyon süresi 1-4 hafta arasında sürmektedir. Hastalığa genç hayvanlarda ve uzun tüylü kedi ve köpek ırklarında daha sık rastlanılır.

Hastalığın Belirtileri : Hastalığın tipik görünümü bozuk para büyüklüğünde ve yuvarlaklığında allopesik lezyonlardır (sirküler alopesi). Alopesik lezyonlarda kabuklanma, eritremler, hiperpigmentasyon ve kaşıntı görülebilir, kaşıntı her zaman olmayabilir. Lezyonlara daha çok yüz, kulakların çevresi ve ekstremitelerde rastlanır. Kedilerin %90'ýndan fazlasında hastalık çok az belirti gösterir, yüz bölgesinde çok az miktarda tüy kalitesinde bozulma ve dökülme görülebilir, hatta infekte kediler hiç bir belirti göstermeye de bilirler.

Teşhis ve Ayırıcı tanı : Ayırıcı tanısında kedilerde milier dermatitis, köpeklerde folikülitis, furunkulozis ve alopesiye neden olabilecek hastalıklar bulunmaktadır, demodikozis ve bakteriyel deri enfeksiyonları en çok karıştığı hastalıklardır.
Teşhisde kan parametre değerleri, biyokimyasal testler ve idrar analizi geçersizdir. Teşhis yöntemlerinin en geçerlisi fungal kültür yapılması olacakdır, ayrıca tüyler ve lezyonlardan alınan döküntülerde mikroskobik incelemeyle enfeksiyona neden olan mantar cinsi ve özellikleri ortaya çıkartılabilir. Dermatofitozis teşhisinde kullanılan bir diğer yöntemde Wood's lambası yöntemidir, bazı mantar türleri bu ışık altında flouresans vermektedirler, ancak pek çok patojen fungal etkenin Wood's lambası altında flouresans vermediği unutulmamalıdır. Kedi ve köpeklerde fungal enfeksiyonlara en çok neden olan M.canis Wood's lambası altında elma yeşili flouresans vermektedir.

Etiketler: , , , ,

EVDE TEK BAŞINA...

Bazı Köpekler niçin evde yalnız kalamazlar? sahiplerinin her evden ayrılışında neden saatlerce havlarlar? İşte bu istenmeyen davranışın altında yatan nedenler...

Separasyon anksiyetesi hastanın yalnız bırakılmasına karşı geliştirdiği aşırı stressel cevap olarak tanımlanabilir. Köpek, sahibi ayrıldıktan sonra genellikle 30dk içerisinde aşırı havlama, uluma, nefes nefese kalma veya nefesi kesilme, hipersalivasyon, ev eşyalarına ve eve zarar verme gibi belirtiler gösterir. Yalnız bırakılma dışında bu hastalığın muhtemel diğer nedenleri hastada evcilleşmenin eksik olması, gürültü ve yüksek seslerden korkmadır. Hastalığa bir köpek populasyonundaki köpeklerin en az %4'ünün sahip olduğu bildirilmektedir.

Apartman yaşamı sürdüren büyük şehir insanları için köpek beslemenin en olumsuz yönlerinden biri olan bu durumu engellemenin medikal çözümleri mevcuttur, separasyon anksiyetesi tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen, basit antremanlar ve davranış değiştirme eğitimleriyle ilaçlara gerek kalmadan engellenebilir bir durumdur.

Etiketler: , , , ,

KEDİ VE KÖPEKLERDE UYUZ PROBLEMİ





Kedi ve Köpeklerde Uyuz Hastalığı (Demodikozis) : Daha çok köpeklerde ve ender olarakda kedilerde görülen derinin yangısal ektoparaziter bir hastalığıdır. Hastalık etkeni, Demodex canis normal deri florasında kıl köklerinde ve yağ bezlerinin içerisinde az sayıda bulunabilen bir ektoparazittir, çeşitli nedenlere bağlı olarak parazit sayısının artmasıyla birlikte hastalık ortaya çıkar. Hastalık köpeklerde lokalize ve generalize demodikozis olarak görülebilir. Parazit sayısının aşırı miktarda artışına immun sistemi baskılayıcı hastalıklar neden olmaktadır. Kedilerde hastalığa yol açan iki etkenden biri olan Demodex cati kulak kanalı mukozası ve deride bulunabilmektedir ancak hastalığa kedilerde daha nadir rastlanılır.
Hastalığın Belirtileri : Belirtiler demodikozisin lokalize veya generalize olmasına göre değişmektedir; Lokalize demodeksde lezyonlar hafif eritremler, alopesik alanlar ve kabuklanmalar şeklindedir, lokalizasyon yerleri en çok yüz bölgesinde perioral ve periocular bölge, göğüs bölgesi ve bacaklar olmaktadır. Generalize demodikozisde vücudun her yeri etkilenmekte genel bir alopesiyle beraber hastalığın ilerlemiş olup olmamasına bağlı olarak hafifden şiddetliye doğru; eritremler, kabuklanmalar-kepeklenmeler, frunkulozis ve sekonder bakteriyel enfeksiyonla birlikte eksudatif granulomatöz deri yangısı izlenir. Hasta genelde kaşektik, bitkin görünüşlüdür. Kedilerde demodikozis vakalarında kaşıntı görülebilirken köpeklerde çok enderdir.
Teşhis ve Ayırıcı tanı : Ayırıcı tanısında 1-Bakteriyel furunkulozis-folikülitis 2-Dermatofitozis 3-Kontakt dermatitis 4-Dermatomiyozitis 5-Sistemik lupus erithematosus bulunur. Kesin tanıya deri kazıntısı ve kutanöz biyopsi yardımıyla gidilir, ancak unutulmaması gereken nokta deri kazıntısının yapılabildiği kadar çok bölgeden ve lezyonların bitiş sınırlarından yapılması gerektiğidir.

Etiketler: , , , , ,

KEDİ VE KÖPEKLERDE AKNE PROBLEMİ



Akne : Genç hayvanlarda dudak ve çene altı bölgesinde derinin yangılanmasıyla karakterize bir hastalıkdır. Köpeklerde folikülit ve furunkulozlar görülebilir, kedilerde ise sivilceler, hafif eritromatöz papüller ve seröz kabuklanmalar şeklinde görülür daha şiddetli vakalarda hemorarjik kabuklanmalar, püstüller, alopesi ve ağrılı furunkulozlar görülebilir. Kedilerde hemen her yaş ve ırkda görülür, köpeklerde ise kısa tüylü ırklarda daha çok görülür, boxer'lar, Doberman pinscher'lar, English bulldog'lar ırk olarak predispozedirler.
Hastalığın Nedenleri : Hastalığın sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte genetik nedenlere dayanması muhtemeldir. Kedi ve Köpeklerde herhangi bir sebeple bölgedeki tüylerin kesiminde derinin hasara uğraması, irritan maddelere maruz kalması ve sekonder bakteriyel enfeksiyonlar hastalığın ilerlemesine ve kronik bir hal almasına yol açar.
Teşhis ve Ayırıcı Tanı : Dermatofitozis, demodikozis, kontakt dermatitis, yağ bezleri ve diğer epidermal neoplaziler ayırıcı tanısında göz önünde bulundurulmalıdır. Hastalığın görüntüsü tipik olduğundan teşhisi oldukça kolaydır.

Etiketler: , , , ,







Her türlü soru ve sorunlarınız için lütfen bize yazınız , doktorlarımız 10:00 - 18:00 saatleri arasında online

Telefon numaralarımız 0212 356 02 55 -56